Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı açıklamada; Cem Evlerinin Camilerin altarnatifi gösterilmesi kırmızı çizgimizdir. Demiştir. Yani, Diyanet İşleri Başkanlığı bu sözle; Cem Evlerini ibadethane olarak kabul etmeyeceklerini bildiriyor ve İslamiyet’in ibadethanesi yanlız camilerdir, diyor.
Ey Diyanet İşleri Başkanlığı; Siz hangi İslamiyet’in ibadethanesinden bahsediyorsunuz? Kur’an’ın özünde olan, Hz. Muhammet’in tebliğ ettiği ve uyguladığı indirilmiş din olan İslamiyetten mi yoksa, Muaviye ve Yezit’in uydurulmuş hadislerden oluşturduğu, uydurulmuş din olan, Emevi İslamcı dinden mi? Bu Uydurulmuş Emevi İslamcı Dini; Emeviler, Abbasiler, Selcuklular, Osmanlılar ve günümüzün İslam Ülkeleri ve siz Diyanet İşleri olarak bu dini uyguluyorsunuz.
Gerçek İslam Dinini uygulayan, Peygamberimiz Hz. Muhammet zamanında bugünkü camiler yoktu. Tek katlı, kerpiç binalardan olan mescitler vardı. Bir kısmı açık (sufa) bir kısmı da kapalıydı. Minaresi de yoktu. İlk minareyi Muaviye yaptırmıştır. Mescitler; Çok amaçlı olarak kullanılıyordu. Toplantılar yapılıyor, devletle, halkla ilgili kararlar alınıyor, çeşitli kurslar verilerek insanlar eğitilip, öğretiliyordu. Yoksullara, ihtiyaçlı insanlara yiyecek, giyecek, kullanacak eşyalar veriliyor, yatacak yer veriliyor ve ibadet (salat) yapılıyordu. Yani tam bir salatğah (yardımlaşma ,dayanışma, paylaşma, eğitilme, öğretilme, bilgilendirme) yerleri idi. Bu nedenle de, şimdi ki Cem Evleri de aynı, o mescitler gibi çok amaçlı hizmet veriyorlar. Yani bugünkü Cem Evleri, o günkü Mescitlere çok benziyorlar.
Emevi İslamcı Dine ait olan camilerde ise; sadece namaz kılınıyordu. Ayrıca; Muaviye’nin ve Yezit’in saltanatlarını sürdürmesi için; Gerçek İslam’ı değiştirmek , Ehlibeyt’e yaptıkları suçları, katlamları ört bas etmek ve halkı kandırmak için, uydurulmuş hadisleri din diye anlatıyorlardı. Ayrıca da Ehlibeyt’e hakaretler(küfürler) edip, İtibarsızlaştırmaya çalışıyorlardı. İşte bugünkü camilerin kaynağı ve benzerliği; Emeviler dönemi camilerdir. Peygamber dönemi Mescitlerle hiçbir benzerliği yoktur. Bugünkü Camilerde Ehlibeyt’e küfür edilmiyor ama, Emevilerin getirdiği İslamcı din uygulanıyor. Gerçek İslam Dinini ve Kuran’ın özünü değil, Dinin şekli ritüelleri ve arap kültürü uygulanıyor. Sadece camilerde değil, İmam Hatip Okullarında, Kuran Kurslarında, çeşitli medya kuruluşlarında, basında, aynı din anlayışın öğretiliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı; Uydurulmuş hadislerden oluşan, Emevi İslamcı Din anlayışını ve Arap kültürünü uyguladığı için, Cem Evlerini ibadet yeri olarak kabul etmemesi gayet doğaldır. Çünkü Cem Evleri; Gerçek İslam Dinini, Kuran’ın özünü ve Arap kültürünü değil, kendi öz Türk kültürünü ve evrensel inancını, yolunu uyguluyor. Bu da Diyanet İşlerinin işine gelmiyor. Ancak; Diyanet İşleri Başkanlığı, istemese de Cem Evlerini İbadethane olarak kabul etmek zorunda kalacaktır. Çünkü; AİHM (Avrupa İnsan Hakları mahkemesi )Türkiye’deki Cem Evleri İbadethanedir. T.C de kabul etmesi ve uygulaması gerekir, diye karar vermiştir. Bu karara istinaden T.C Yargıtayı’da Cem Evlerini ibadethane olarak kabul edilmesi için karar vermiştir. Ayrıca CHP ve diğer muhalefet partileri AİHM kararından sonra, Cem Evlerini ibadethane olarak kabul etmişler ve belediyeleri de uygulamaya koymuştur. Yine AHİM kararı nedeniyle de Hükümet ve Başbakan’nın açıklamalarında, Cem Evlerini ibadethane olarak kabul etmek zorunda kalmışlar ve camilere verilen aynı haklardan faydalanması için gerekenler yapılacaktır demişlerdir.
Bütün bunlara rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı sadece, Sünnilerin hizmetini, dini rütüellerini (oruç, namaz, hac)yerine getirdiği için, Alevilerin İbadethanesi olan, Cem Evlerini ibadethane olarak kabul etmemekte direniyor. Ancak bu direnme boşuna çünkü, kabul ettirilecek ve uygulatılacaktır.
Diyanet İşeri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, Dini Bilgilendirme Platformunun, Diyanetin İnternet sitesinde, Alevi olan kişi ile, evlilik caiz midir? Sorusuna verdiği cevapta, Müslüman, Müslüman olan ile evlenir, olmayanla evlenilmez. Diye yanıt vermiştir. Ayrıca Müslümanı tarif ederek, Alevilerin Müslüman olmadığını ima etmiştir. Bu tarifte; Dinin kesin hükümlerinin birini veya bir kısmını inkar eden söz ve davranışları ile, dinin sınırları dışında bulunduklarını ilan ve izah eden kimseler Müslüman sayılmazlar. Demektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı; Sizin din dediğiniz, Müslüman dediğiniz, Emevi İslamcı(şeratcı) Din anlayışı ve Arap kültürü ise, doğru söylüyorsunuz. Çünkü; Aleviler bu dinin hükümlerinin birini veya bir kısmını değil, hiç birini kabul etmiyorlar ve bu dinin sınırları dışındadırlar. Ancak; Siz soruya verdiğiniz cevapta eksik söylemişsiniz. Diyecektiniz ki, Emevi Müslüman(İslamcı) din anlayışında olanlar, aynı anlayıştan biri ile evlenirler. Bu cevap daha doğru olurdu.
Ey Diyanet İşleri Başkanlığı; Siz bu ülkede 6 bakanlığın bütçesinden fazla olan, milyarlarca lira olan parayı, bir dinin bir mezhebin sadece ritüellerini, nusuklarını (namaz, hac, oruç v.b) uygulamak için harcıyorsunuz. Sizler maaşlarınızı da bu bütçeden alıyorsunuz. Unutmayın ki evlenilmez dediğiniz Aleviler bu ülkenin en az dörtte biri yani % 25 kadardırlar. Dolayısı ile bütçenizin ve maaşlarınızın % 25 ini Alevilerin vergilerinden alıyorsunuz. Alevilere ve ibadethanelerine hiçbir faydanız olmadığı gibi, bir de yalan, yanlış, açıklamalarda bulunuyorsunuz. Alevileri tanımıyor adeta yok sayıyorsunuz. Onları Müslüman saymıyor, Cem Evlerini İbadethane olarak kabul etmiyorsunuz. Ayrıca da; Osmanlı şeyhuslemleri gibi Aleviler hakkında absürt fetvalar veriyorsunuz. Alevilere hiçbir faydanız ve hizmetiniz olmadığı için, Alevilerin hakkını da yiyorsunuz, yani kul hakkı yiyorsunuz. Aleviler olarak hakkımızı da sizlere helal etmiyoruz. Siz önce bizim kul hakkını ödeyin. Yani bütçenizin % 25 ini Alevilere tahsis edin, ondan sonra Aleviler hakkında söz söylemeye hakkınız olsun. Bu nedenle sizin Aleviler hakkında, hele de aleyhinde söz söylemeye ne hakkınız var ne de yetkiniz var. Unutmayın.
Mustafa Kemal Atatürk; Diyanet İşler Başkanlığını, Aydın, çağdaş, laik, ahlaklı din görevlileri yetişsin de Ülkeyi Emevi şeriatcı din anlayışından, Arap kültüründen ve dini hurefelerden kurtulsun diye kurmuştur. Atatürk dönemi de böyle din görevlileri yetişmiş ve bu din görevlileri gerçek İslam dinini öğrenip, öğretmeye ve uygulamaya başlamışlardı. Ancak; Atatürk’den sonra, Din anlayışı, öğretisi ve uygulaması komple değişti bugünkü şeklini aldı. Kuruluş amacından saptı.
Diyanet; İslam Dinini, 3-5 şart tan(ritüel,nusuk) ibaret sayıp, Kuranın özünü değil şeklini ve Arap kültürünü uyguluyor. Halbu ki, Kuran’da uygulanması gereken yüzlerce kural ve şart var. Bu 3-5 şart(zengine 5, fakire3) Kuran’ın sadece% 1 dir. Onlarda Kuran’ın şeklidir. Yani ritüellerdir( tekrarlayan şekil ve hareketler) bunun için milyarlarca para harcıyor. Diyanet; Ülkenin maddi ve manevi kanburudur. Çünkü, kuruluş amacından çıkmış ve Ülkeye de bir faydası yoktur.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, Dini bilgilendirme Yüksek Kurulu Sitesinde yine bir soru üzerine yaptığı açıklamada (basında, internette yazdığına göre) yine, genel ahlaka sığmayan, absürt bir cevap vermişlerdir. Sonrada sosyal medyada eleştiriler olunca sitesinden kaldırmışlardır. Sorulan soruyu ve verilen cevabı yazmak dahi isteniyorum. İnternette var, merak edenler okusunlar. Ancak ben şunu diyorum ki bu Diyanet işleri Başkanlığı iyice çığrından çıktı. Ne yaptığını ve ne dediğini bilmiyorlar. Verdikleri absürt(saçma) fetvalar ile Ülke insanlarına zarar veriyorlar. Bu nedenlerle Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılması gerekir. Laikliğe de aykırıdır.
Bir bilgenin şu sözünü hatırlatayım. İslamiyet’i bağnazlıktan, yobazlıktan kurtarmak gerekir. Kurtaramazsanız, Dünya’yı bu İslamiyet’ten kurtarmak gerekir. İslam Ülkelerinde uygulanan bu Emevi İslamcı Din anlayışı, yani, Emevi Şeriatıcı Din Anlayışı ve Arap kültürü uygulaması ile, İslam Öncesi cahiliye döneminde ki din kuralları ve anlayışı uygulanmaktadır. IŞİT, El Kaide, El Nusra, Boko Haram gibi, İslamcı terör örgütleri bu Emevi İslamcı (şeriatçı)din anlayışının ürünleridir. Bu kanlı ve insanlık dışı terör örgütleri de bilgenin dediği gibi, Bu Dünya’nın ve Ülkemizin başına bela olmuşlardır. şimdi Dünya Ülkeleri bu belalardan kurtulmak için uğraşıyor.
Gerçek İslam dini; Barış, sosyal adalet, güzel ahlak, eşitlik, hoş görü, doğruluk, dürüstlük, adalet, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma demektir. Bunu da sadece Aleviler uyguluyor.
Emevi İslamcı (şeriatçı) Din ise; Savaş, katliam, bağnazlık, yobazlık, sömürü, adaletsizlik, eşitsizlik ve ahlaksızlık demektir. Tüm İslam Ülkelerinde bu din anlayışı uygulanıyor. Yapılanlar da ispatıdır. Bu nedenle Tüm İslam Ülkeleri Emevi İslamcı(şeriatçı) Din anlayışından kurtulması gerekir. Aksi halde, Tüm Dünya Ülkeleri, haklı olarak bir İslam’a ve Müslümanlara karşı kin ve nefret duyacaklardır. Bu İslamiyet’in hiç mi iyi tarafı yok diyeceklerdir. Ya da Bu İslamiyet bu kadar kötü olamaz, Gerçek İslamiyet’i uygulayan bir toplum yok mu diyeceklerdir. Evet, Gerçek İslamiyet’i uygulayan bir toplum var, Alevilerdir.
Aleviler’in kuralları şartları; Eline, diline, beline, aşına, eşine, işine, özüne , sözüne, gözüne sahip olması, sofrası açık, gönlü açık, anlı açık olması, kini, nefreti, garezi, düşmanlığı kapalı olması, kendine yapılmasını istemediği davranışı başkalarına yapmaması, Kimseye kötülük yapmaması, kul hakkı yememesi, iş ve değer üreterek insanlara faydalı olması, yardım etmesi, iyilik etmesi, hizmet etmesi , Dört Kapı, kırk makama bağlı olması ve bütün bunları uygulayarak, çalışkan, dürüst, namuslu, ahlaklı, adaletli, hoşgörülü, merhametli, hayırsever, yardımsever, topluma yararlı sevgi dolu iyi insan olmasıdır. Böylece Ahlakın eğemen olduğu toplumsal barış, kardeşlik ve eşitlik içinde insanca, dostça bir arada yaşamasıdır. Bütün bu kurallar Kuran’ın özü ve özetidir. Bunlara uyan insan, Gerçek mümin ve dört,dörtlük insan olur. Allah’ın da insanlardan istediği bunlardır. Gerçek din de bunlardır.
Bu nedenlerle Devlet; Diyanet İşleri Başkanlığını kapatsa, Alevi’lerin, haklarını verse, cem evlerini ibadethane olarak saysa, hatta haddinden fazla olan cami yapımını durdurup, cem evleri yapsa, Alevi Çocuklarını yetiştirecek, Alevilik öğretisi ve görevlisi yetiştirecek,Okullar, Ünüversiteler açsa, Alevi Din görevlileri, dedeler zakirler, hocalar, yetiştirse zorunlu sünni din derslerini kaldırıp, yerine Alevilik dersleri verilse, Tüm ülkede, Alevilik öğretilse ve uygulatırsa, insan haklarına saygılı, insanca, hakça, sömürüsüz ve sosyal adaletli bir düzen kurar, barış ve kardeşlik ortamı içinde ahlakın eğemen olduğu insanca bir düzen ve yaşam olur. Böylece, Türkiye Dünyada örnek bir ülke olur. Gerçek İslamiyet’in de ne demek olduğunu bütün dünyaya gösterir. İslam Ülkeleri de Türkiye’yi örnek alır da bu Emevi İslamcı Din anlayışından(şeriatından) vaz geçer. Böylece, Emevi İslamcı Din (şeriatçı) anlayışından , şerrinden kendileri de kurtulur, Dünyada kurtulur. Dünya ülkeleri de o vakit İslamiyet’e gıpta ile bakarlar, hatta Alevi İslam olmak için din değiştirirler. Türkiye’de Alevi İslam çoğalır. Ancak bu ütopya yani hayal. Çünkü tarih boyunca iktidarların işine böyle bir güzel düzen gelmez. Bu nedenle Aleviler tarih boyunca, iktidarlar ve muktedirler tarafından ezilmişler, hor görülmüşler, katlamlara uğramışlar, iftiralara uğramışlardır. Ancak Aleviler; Tarih boyunca, hak bildikleri, Hak, Muhammet , Ali yolu olan, gerçek İslam’dan şaşmadan, onurlu ve şerefli bir tarih yazarak, güzel inanç ve yolu ile bu güne kadar gelmişlerdir. Bundan sonrada, hak bildikleri doğru yoldan ayrılmadan devam edeceklerdir.
Sevgiler ve saygılar sunarım.
HIDIR ULUER