Balkanlarda bulunan, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki Cemiyeti(partisi) ne Mustafa Kemal de üye olmuş ve bu cemiyette çalışmıştır. Bu cemiyetin başkanı Talat Paşa ve üyelerinin çoğu Bektaşidir. Ünlü Vatan şahiri Namık Kemal, İttihat ve teraki cemiyetinin kurucuları arasındadır.
Namık Kemal; Özgürlükcü, hüriyyetci, hoş görülü, eşitlikci, sosyal adaletçi, bir kişiliğe ve fikirlere sahipti. Namık Kemal; Mustafa Kemal’e fikir babalığı yapmıştır. Ayrıca; Namık Kemal’in eserlerinde, Kerbela ve Hz. İmam Hüseyin’le ilgili çok yazıları ve şiirleri vardır. Çünkü Namık Kemal’de Bektaşidir. Şehü islam Musa Kazım Efendi’de Bektaşidir.
Mustafa Kemal’in Annesi Zübeyde Hanım’ın Babası, Sufi Feyzullah Ağanın ataları Anadolu’daki Yörük Türkmenlerdendir. Bir kısmı daha sonra Selanik’e göçmüşlerdir. Yörük Türkmenler de Alevi- Bektaşi’dir. Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi’nin soyu Kızılkocalılar’dır. Kızılkocalılar’da; Anadolu Alevi-Bektaşilerin balkanlarda bir koludur. Kızılkocalılar’da Türkmen’dirler. Zaten, Mustafa Kemal kendisinin, Yörük ve Türkmen bir aileden geldiğini söylemiş, ancak; konumu gereği Bektaşi olduğunu söylememiştir. Ancak; Ali Rıza ismi, 12 İmam dan, 8. İmam Ali Rıza ismini, Alevi-Bektaşi olanlar koyar. Ali Rıza Bey’in Rumeli’deki Bektaşi Derğahlarına gittiği söylenmektetir. Mustafa Kemal bu inancı, felsefeyi, kültürü öğrenmiştir.
Mustafa Kemal; Askeri Okullarda okumuş , Osmanlı Devletinde Paşa olmuş, bir çok cebede savaşmış, Özellikle Çanakkale savaşlarında Anafartalar’da çok başarılar kazanarak ünlenmiştir. Birinci Dünya savaşında, Mustafa Kemal, Askeri Komutan olarak bir çok cebede savaşmış, başarılar kazanmıştır. Osmanlı Devletinde ün kazanmıştır.
Ancak; Osmanlı Devletinin bağlı olduğu Müttefik Devletleri 1.Dünya Savaşında yenilmişlerdir. Kazanan Devletlerde , Sevr Anlaşması ile, Osmanlı Topraklarını kendi aralarında, İngilizler, Fıransızlar, İtalyanlar, Yunanlar Anadolu Türk Topraklarını paylaşmışlardır. Bugünkü Türkiye’nin yarısından çoğunu İşgal etmişlerdir. Osmanıl Devletinin Başkenti İstanbul’da işgal altındadır. Osmanlı Padişahının ve hükümetinin eli, kolu bağlanmış, yaptırımı kalmamıştır. Padişah ve Hükümet Yabancı idarecilerin her dediğini yapan, bir kukla durumuna düşmüşlerdir.
İşte bu durumu hazmedemeyen Mustafa Kemal Paşa, 19 mayıs 1919 da, İstanbul’dan Samsun’a gitmiş , Ülkeyi Düşman işgalinden Kurtarmak için, Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Mustafa Kemali Samsun’a geldiğinde, cevreden gelen binlerce Alevi Bektaşi vatandaş tarafından sevgi ile, coşku ile karşılanmıştır. Milli Mücadeleyi öğrenen Padişah, yabancıların isteği üzerine, Mustafa Kemal Paşa’yı görevinden azl etmiş, hakkında ölüm ve yakalama fermanı çıkartmıştır. Mustafa Kemal’de paşalık ünvanından istifa etmiş ve sivil olarak Milli Mücadelesini sürdürmüştür.
Mustafa Kemal önce Erzurum Kongresini yapmış, sonra Sivas kongresini yapmak üzere yola çıkmıştır. Padişahın ve İstanbul Hükmet’inin Mustafa Kemal’le ilgili yakalama kararını uygulamak için, Elazıg Valisi Ali Galip Bey, İstanbul’dan aldığı emirle Mustafa Kemal’i yakalamak ve tutuklatmak için, Dersim Aşiret Reisi Ali Şar Efendi ile anlaşmıştır. Ali Şar Efendi Mustafa Kemal ve Arkadaşlarına pusu kurmuş ve yakalamıştır. Ancak; Alevi olan Ali Şar Efendi, Mustafa Kemal’e, Paşam sizi yakalayıp Elazığ valisine teslim etmek için emir almıştık. Biz bu emri dinlemeyeceğiz. Çünkü siz, bu vatanı kurtarmak için çalışıyorsunuz. Biz de size yardım edeceğiz. Gideceğiniz yere kadar emniyetiniz tarafımızca alınmıştır. Güle Güle gidin der ve uğurlar. (Bu durumu öğrenen Elazığ Valisi Ali Galip Bey, Dersimlileri biri birine düşürmek için çok uğraşmışsa da başaramaıştır.)
Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas’a gidip, Sivas kongresini yaptıktan sonra, Ankara’ya dönmek için yola çıkar.(Erzurum ve Sivas Kongrelerinde bir çok kararlar alırlar ve bu kararları uygulamaya koyulurlar) Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, Anadolu’daki Alevi-Bektaşi’lerin ileri gelenlerinden temsilcilerini de çağırmıştı. Gelenlerde Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Milli Mücadeleyi ve Kurtuluş savaşını destekleyeceklerinin kararını vermişlerdi.
Mustafa Kemal; Ankara’ya giderken, 23-24 Aralık 1919 günü Hacı Bektaş Kasabasına gidip, Hacı Bektaş Dergahını ziyaret etmek ve Alevi-Bektaşilerin manevi liderleri, Camallettin Çelebi ve Salih Niyazi Baba ile görüşmek istemiştir. Çünkü ; Milli Mücadele ve kurtuluş savaşında başarılı olmak için, Alevi ve Bektaşilerin desteğini ve maddi manevi yardımlarını almak gerektiğini biliyordu. Hacı Bektaş Dergahı nın da Alevi –Bektaşi Caması üstünde çok etkisi ve yetkisi olduğunu biliyordu. Ayrıca, kendisi’de Alevi - Bektaşi felsefesine iyi biliyordu. O dönem 13 milyon cıvarı olan Anadolu nüfusunun 4 milyon cıvarı Alevi-Bektaşidir
Cemallettin Celebi ve Salih Niyazi Baba Mustafa Kemal ve Arkadaşlarını Hacı Bektaş Kasabasının ta girişinde karşılamışlardır.(şimdiye kadar kimseyi bu şekilde karşılamaışlardır.)Daha Önce Dergaha ziyarete gelen SadrazamTalat Paşa’yı ve Genel Kurmay Başkanı Enver Paşa’yı Dergahın selamlığında karşılamışlardır. Bu durum; Cemallattin Celebinin ve Salih Niyazi Baba’nın Mustafa Kemal’e ne kadar önem verdiklerinin bir kanıtıdır. Mustafa Kemal Cemallettin Celebi ve Salih Niyazi Baba ile Cemallettin Celebinin evinin konuk odasında, özel olarak yanlızca üçü bir görüşme yapmışlardır.
Mustafa Kemal başlattığı Milli mücadeleyi anlatmış ve maddi-manevi desteklerini istemiştir. Mustafa Kemal’in samimiyetine sığınarak, Cemalettin Celebi; Paşam, Allah’ın İzni , Ceddim Hünkar Hacı Bektaş’ın himmeti ve Milletimizin desteği ile, bu savaşı kazanıp ta düşmanı yurdumuzdan çıkardıktan sonra, bu Ülkede Cumhüriyeti kurmayı düşünüyormusunuz diye sorar. Mustafa Kemal’de o mutlu gün gelinceye kadar, aramızda kalmak şartı ile evet der. Cemalettin celebi ve Salih Niyazi Baba buna sevinirler. Paşam her türlü maddi ve manevi desteği vermeye hazırız derler. Elimizde olan, Altın, yiyecek, giyecek, battaniye, yatak, yorgan gibi eşyaları bağışlamaya hazırız derler. Sonra hep birlikte akşam yemeğini yerler.
Mustafa Kemal’de Alevi-Bektaşi liderlerinden aldığı bu açık destek ve yardımlardan dolayı duygulanır teşekkür eder. Yardımlarının devamını diler, devam edileceğinin sözünü alır ve menmun kalır. Hazır yapılacak yardımlar içinde bir adres gösterir, bu adrese göndermelerini söyler. Ertesi gün mevcut yardımlar yüklenir ve gönderilir.
Mustafa Kemal ve Arkadaşları Hacı Bektaş’ta bir gece kalırlar. Ertesi gün Hacı Bektaş Veli Dergahı ve Türbesini ziyaret ederler. Öğle yemeğini Salih Niyazi Baba’da yerler. Öğleden sonrada vedalaşıp Ankara’ya gitmek üzere yola çıkarlar. Kalabalık bir halk tarafından uğurlanırlar. Osmanlı Devletinin baskıcı idaresinden bıkan ve Yabancı Düşmanları yurdumuzdan Mustafa Kemal’in kovacağını inandıkları Alevi-Bektaşiler, Mustafa Kemal’e bir Mehdi gibi Kurtarıcı gözüyle bakmışlardır. Mustafa Kemal Ankara’ya dönünce, Alevi –Bektaşilerce ve seymenler tarafından coşku ile karşılanmıştır.
Mustafa Kemal Ankara’ya vardıktan sonra, Cemalettin Celebi ve Salih Niyazi Baba’ya bir telgraf çekerek, Tüm Anadolu Alevi-Bektaşi Köylerine yollanmak üzere bir beyanname yazılmasını ve Milli Mücadeleye Her türlü, madi ve manevi yardımın yapılmasının sağlanmasını önemle rica etmiştir.
Bunun üzerine Cemalettin Celebi ve Salih Niyazi Baba, bu talep doğrultusunda, Tüm Anadolu Alevi-Bektaşi köylerine imzaladıkları beyannameyi gönderirler. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattığı, Milli Mücadeleyi ve Kurtuluş savaşını desteklediklerini, herkesin bu mücadele ve savaşa maddi manevi destek vermesini önemle rica etmişlerdir.
Cemalettin Celebi; 1.Dünya savaşı sırasında da Bektaşi Mücahit Alayı adında bir alay kurarak çeşitli cepelerde savaşmışlardır. Ayrıca Ruslar, Doğu Anadolu Bölgesine saldırdıklarında Dersim Aşiretleri Rusları Püskürtmüşlerdir. Daha sonra Rusya’da Devrim olduğu için, Ruslar, Ülkemizden çekilmiş gitmişlerdir.
Mustafa Kemal T.B.M.M kurarken Anadolu ve Rumeli’deki Alevi- Bektaşilerin İleri gelenlerini milletvekili yapmıştır. Kars yöresinden, Garip Musa Ocağı Dedesi Fahrettin Bey, Hacı Bektaş Dergahından Cemalettin Celebi, Dersim’den Diyep Ağa, Hasan Basri Bey, Mustafa Ağa, Mustafa Zeki Bey, Hüseyin Aksu Bey, Denizli den Bektaşi babası Hüseyin Mazlum Bey, v.b 10 milletvekilinden fazla TBMM de Alevi-Bektaşi Milletvekili vardı. Hatta Cemalettin Celebi TBMM de başkan vekili olarak görev yapmıştır.13 milyon nüfustan Alevi-Bektaşi milletvekili sayısı 10 dan fazla iken, bugün 75 milyon nüfustan, 100 den fazla Alevi milletvekili olması gerekirken, 10 kişiden fazladır.
Osmanlı Döneminde Devlet, Alevi –Bektaşileri ancak, sorgulamak, yargılamak, habise atmak, sürgüne göndermek, vergi almak, veya katletmek için çağırırlarmış. Mustafa Kemal döneminde ise milletvekili yapmak, üst düzey bürokrat yapmak için çağrılmışlardı.
Mustafa Kemal’in Alevi Bektaşilere çok önem vererek, daha sonra Kurtuluş savaşı kazanılıp, Cumhuriyet Kurulduktan sonra da kilit ve önemli yerlere Alevi Bektaşi bürokratlarının atamıştır. En yakın arkadaşlarının çoğunun hatta canını teslim ettiği kendi özel doktorunun dahi Alevi-Bektaşilerden olduğu, Bunlara güvendiği, kendisinin de bu inanca, felsefeye, kültüre bağlı olduğunun açık kanıtıdır. Özel doktoru Bektaşi babası Dr. Ragıp Evrenseldir.
Kurtuluş Savaşları kazanılıp, düşmanları yurdumuzdan kovduktan sonra, Cumhuriyetin kurulmasına karşı çıkanlar vardı. Mustafa Kemal, Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin kurulması için, bu kararın TBMM çıkmasında Alevi-Bektaşi Milletvekillerin tam desteğini almıştır. Şeriat Devleti kurmak istiyenler bir hayli fazlaydı. Yine Cumhuriyet Kurulduktan sonra, hilafetin kaldırılmasında Alevi-Bektaşi milletvekillerinin tam desteğini almıştır. Daha sonra Yapılan Tüm Devrimlerde Alevi-Bektaşi lerin desteğini almıştı. Hatta, 1925 de Tekke ve Zaviyelerin kaldırılması Alevi –Bektaşilerin işine gelmese de, Alevi-Bektaşiler Mustafa Kemal Atatürk’e destek vermeye devam etmişlerdir.
Çünkü; Osmanlı döneminde Alevi-Bektaşiler, baskı, zulüm görmüşler, ezilmişler, hor görülmüşler, katliamlara uğramışlardır. Cumhuriyetle gelen, Layiklik, demokrasi, insan hakları, çağdaş düşünce, sosyal adalet, eşit yurttaşlık şeri hukuk yerine, medeni hukuk devrimlerine ve kanunlarına, açıkça tam destek vererek çıkarmışlardır. Alevilerin istediği ve beklediği devrimlerde buydu. Çünkü; Yapılan Devrimler, Yaşam biçimlerine uygundu. Çünkü 700 yıl önce Hünkar Hacı Bektaş Velinin söylemlerini Mustafa Kemal Atatürk de söylüyor ve uyguluyordu.
Tarihçiler, Mustafa Kemal Atatürk, Bektaşi olduğunu söylemese de, Bektaşi iddalarını hiçbir zaman retetmediğini, Gencliğinde Bektaşi tarikatı ile ilgilendiğini, bu tarikatın gereklerini öğrendiğini, Kurtuluş savaşında yakın arkadaşı olan, Bektaşi, Tuggenarel Abdülkerim Paşa ile Bektaşi terimi ile anlaştıklarını, biribirilerine Bektaşi selamı verdiklerini anlatırlar. Kurtuluş savaşında daima yanında olan ve danışmanları da Bektaşilerdir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bir konuşmasında, Hz. Muhammet’den sonra Halifelik hakkının Hz. Ali’nin olduğunu, Ömer’in bir oldu bitti ile Ebubekir’i halife seçerek, Hz. Ali’ye haksızlık yapıldığını, yine aynı oldu bitti ile, Ebubekir’de Ömer’i seçtiğini söylemiştir. Ayrıca; Emevi Saltanatını baştan sona, baskı, zulum, kanlı, acılı olaylarla dolu bir 90 yıl sürdürmelerini söylemesi, Sıffın Savaşında Muaviye tarafının Hz.Ali Tarafına yenileceğini anlayınca, hile yaparak Kuran sayfalarını mızraklar ucuna takmaları, işte o zaman, dine fesat karıştığını, hak olan kuranın haksızlığa vesile olduğunu söylemesi, Tüm Alevi-Bektaşilerin Yüreğine su serpmiştir.
Sevgili canlar; Dün Ulusal Kurtuluş savaşında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olan, devrimlerini destekleyen, bugün de Laik Türkiye Cumhuriyetini, demokrasiyi, insan haklarını, çağdaş düşünceyi, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Atatürk devrimlerini destekleyen, savunan yine en başta Alevi-Bektaşilerdir. Ayrıca; laik, demokrat, çağdaş, aydın olan, sünni kardeşlerimiz de Atatürk’ü severler, sayarlar ve savunurlar. Bizler var oldukça Atatürk’e ve devrimlerine sahip çıkacağız. Yaşayacağız ve yaşatacağız.
Son yüzyılın dahi, lideri, komutanı, olan, Mustafa Kemal Atatürk’ü, tüm Dünya Ülkeleri liderleri övgü ile söz ederken, taktir ederken, Emparyalist işgale karşı verdiği mücadeleyi ve getirdiği devrimleri, bir çok sömürge ülkeleri kendilerine Atatürk’ü bayrak edinmişken, onu örnek almışken, Ülkemizde, Atatürk düşmanlığı neden vardır. Neden Atatürk’ü sevmezler, Neden itibarsızlaştırmaya çalışırlar? Neden Değerlerini yok etmeye çalışırlar?
Bütün bu Atatürk’e karşı olanlar, unutmasınlarki Atatürk olmasaydı şimdi kendileri ne olurdu? Özgürlük, hak, hukuk, hürriyet, adalet, eşitlik olurmuydu? Türküye diye bir ülke kalırmıydı? Ezan sesi olurmuydu? Bütün bu nedenlerle Atatürk’e karşı olanalrın aklı yok demektir. Aklı olmayanın da dini imanı olmaz.
Ne mutlu milli önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü sevenlere.
Ne mutlu, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyeti, Laikliği, Demokrasiyi, İnsan Haklarını, Çağdaş Düşünceyi, Sosyal Adaleti, savunanlara.
Ne mutlu Atatürk’cüyüm diyenlere.
Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü sevgi ve saygı ile anıyoruz…